NAMAZ Namaz, hükmolunmuş bir farzdır. Terkedilmesine la ruhsat yoktur. Namazın farzîyetini inkar eden, kafir olur. Hulâ-sâ'da ...
NAMAZ
Namaz, hükmolunmuş bir farzdır. Terkedilmesine la ruhsat yoktur. Namazın farzîyetini inkar eden, kafir olur. Hulâ-sâ'da da böyledir.
Farz olduğunu inkar etmeksizin, namazı kasden terk eden kimse, Öldürülmez. Ancak, tevbe edinceye kadar hapsolunur. Mec-mû'atü'l - Bahreyn'de de böyledir.
Bize (mezhebimize) göre, namazın farz olması, bir namaz kılacak kadar vaktin sonuna taalluk eder.
Bir kafir müslüman olsa, bir çocuk bulûğa erse, bir mecnûn (deli) ifâkat bulsa (iyileşse), hayızlı bir kadm temizlense, bu durumda eğer bir namaz kılacak kadar vakit var ise, bu kimselerin üzerine, namaz kılmak farz olur, Muhtârül - Fetâvâ'da da böyledir.
Bir ebe, namazla meşgul olunca, çocuğun öleceğinden korkarsa, o ebenin, namazı, vaktinden sonraya bırakması caiz olur.
Hırsız ve benzeri sebeplerle de, namaz geriye bırakılabilir. Hulâsa d a da böyledir.
Dinimizin temel direği olan NAMAZ'in, bütün açıklığı ve tafsilâtı ile anlatıldığı bu KÎTAB'ta 22 bab vardır : [1]
1- NAMAZ VAKİTLERİ
1- Sabah Namazının Vakti :
Sabah namazının vakti, subhu sâdıktan başlar. Subh-u Sâdık: Güneşin doğacağı vakte kadar, doğu ufkunda yayılan beyazlıktır. Sub-u kâzıb de : Ufukta, uzunlamasına başlayıp, sonra, arkasını karanlık takip eden beyazlıktır. Sabah namazının vaktinin girmesi hususunda, subh-u kâzîb'e itibar edilmez. Bununla, sabah namazının vaktinin girmediği gibi, oruç tutacak kimsenin de, o anda, bir şey yiyip içmesi, haram olmaz. Kâfi'de de böyledir:
Âlimler, ikinci fecrin (subh-u sâdık'm) ne zaman doğmaya başlıyacağı hususunda, görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Bazıları: «Doğu ufkundaki beyazlık, dağınık halde iken, ikinci fecir başlar.» dediler. Muhryt'te de böyledir.
Bazıları da : «Bu beyazlık dağıldığı zaman, ikinci fecir başlar» dediler. Âlimlerin ekserisi bu görüştedirler. Muhtârül - Fetâvâ'da da böyledir.
Oruçda ve yatsı namazının vaktinin sonu hususunda, ihtiyat olarak, birinci fecre itibar olunur. Namazda ise itibar, ikinci fecredir. Şerhi Vikâye'de de böyledir. [2]
2- Öğle Namazının Vakti:
Öğle namazının vakti, zeval vaktinden başlar ve bir şeyin gölgesi, zeval vaktindeki gölgesinden başka iki misline vardığı zamana kadar devam eder. Kâfi'de de böyledir. Sahih olan budur. Serahsi'nin Muhıyt'inde de böyledir.
Zeval : Her şahsın gölgesinin, doğu tarafına doğru düşmeye başladığı vakittir. Kâfi'de de böyjledir.
Zeval Vaktini, doğru tesbit etmenin yolu şudur : Düz bir ağaç parçasını bir yere ,dikmeli.
Bu -durumda, gölgesinin boyu noksanlaşip kısaldıkça, güneş yükseliyor demektir.
Gölgenin kısalması bitip, artmaya başladığı an, bilinir ki, güneş zevale ermiştir. Bu an, hadd-i irtafâ; yani güneşin en yüksek noktada bulunduğu andır.
Gölgenin uzamaya başladığı anda yani zeval vaktinde, yere dikmiş olduğumuz, düz ağaç parçasının ucuna, bir işaret koyalım, işaret koyduğumuz bu yerden, diktiğimiz şeye varana kadar olan mesafe, fey'i zeval (= zeval anındaki gölge) olur.
Güneş, batıya dönmüş olduğuna göre, diktiğimiz şeyin, doğu istikâmetine meyletmiş olan gölgesi, gittikçe artıp uzayacak demektir.
Diktiğimiz şeyin gölgesinin uzunluğu, fey'i zevalden o şeyin zeval vaktindeki gölgesinden) başka, dikilen şeyin gölgesinin iki katı oMuğu zaman, İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (R.A.) 'ye göre, öğle namazının vakti çıkmış olur. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir. Doğru olan yol da, budur. Zahirîyye'de de böyledir.
«İhtiyata uyyun olan, öğle namazını gölgenin bir misli olmasından önce kılmak, ikindi namazını ise, gölgenin, dikilen şeyin iki misli olmasından sonra kılmaktır. Böylece, bu iki namazın, tam vakitlerinde kılınmış olduklarına, kesin kanâat hasıl olmuş olur.» demişlerdir. [3]
3- İkindi Namazının Vakti:
İkindi namazının vakti, fey'i zevalden başka, gölgenin, iki misli olduğu zamandan başlar ve güneşin batmasına kadar devam eder. [4]
4- Akşam Namazının Vakti :
Akşam namazının vakti, güneşin batması ile başlar, şafağın kaybolmasına kadar devam eder.
Şafak : İmameyn'e göre, güneş battıktan sonra, batıda meydana gelen kızıllıktır. Fetva da bununla verilir.
Fakat, Vikaye Şerhi'nde ve Ebû Haııife CR.A.) nm kavlinde Şafak : Kızıllığın kaybolmasından sonra ortaya çıkan beyazlıktır. Kudûrî'de de böyledir.
İmâmeyn'in kavilleri, insanlar için daha ruhsatlıdır ve genişliktir.
İmâm-' A'zam (RJV.)'ın kavli ise, ihtiyata daha muvafıktır.
Namaz hakkında aslolan, ondaki rüknün ve şartın sabit olduğuna, mutlaka kalbin tam bir şekilde kanaat etmesidir. Nihâye'de bu husus, Şeyhul - İslâm'ın Möbsût'u üe el - Esrâr'dan nakledilmiştir. [5]
5- Yatsı Namazının Vakti :
Yatsı namazının ve vitir namazının vakti, batıdaki şafağın kaybolması ile başlar; sabah namazının vaktine kadar devam eder. Kâ-fî'de de böyledir.
Vitir namazı, yatsı namazından önce kılınmaz. Çünkü burada, tertîb vacibtir. Burada, vitir namazınm, yatsı namazından önce kılmmaması, vitir namazının bir vaktinin olmaması demek değildir. Burada tertib, vacib olduğu için böyle denilmiştir.
Hatta, bir kimse unutarak, vitir namazını yatsı namazından önce kılmış olsa veya her ikisini de kılsa da, sonradan yatsı namazının, herhangi bir sebeble sahih ve makbul olarak kılınmış olmadığı ortaya çıksa, bu kimsenin vitir namazı sahih olur. Sadece, yatsı namazını yeniden kılması gerekir. Bu görüş, Ebû Hanîfe (R. A.)'ye aittir. Ve O'na göre : Unutmak ve benzeri diğer özürlerle, burada tertib sakıt olur.
Bir kimse için, yatsı ve vitir namazlarının vakti girmese, şöyleki : Bir memlekette, batıdan şafak batar batmaz fecir doğuyor veya batıdan şafak kaybolmadan sabah oluyorsa, böyle bir memlekette yaşayanlara, yatsı w vitir namazları vâcib olmaz. Tebyîn'de de böyledir. [6]
[1]Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Namaz Vakitleri: 1/176.
[2] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Namaz Vakitleri: 1/177.
[3] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Namaz Vakitleri: 1/178.
[4] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Namaz Vakitleri: 1/178.
[5] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Namaz Vakitleri: 1/179.
[6] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Namaz Vakitleri: 1/179
Hiç yorum yok