Grid

GRID_STYLE

Classic Header

{fbt_classic_header}

Header Ads

//

Canlı Akış

latest

Selefilerin Allah inancındaki bozukluk!

Selefilerin Allah inancındaki bozukluk! Ehl-i sünnet alimleri Allah’ı şöyle tavsif ediyor: Allah cisim değildir. Maddi bir varlık değild...



Selefilerin Allah inancındaki bozukluk!
Ehl-i sünnet alimleri Allah’ı şöyle tavsif ediyor: Allah cisim değildir. Maddi bir varlık değildir. Aza ve uzuvdan münezzehtir. Mekândan münezzehtir. Zamandan münezzehtir. Ve hâkezâ…
Selefiler, Ehl-i sünnet alimlerinin, Allah’ı böyle vasfetmelerine karşı diyorlar ki: Bu, yokluğu tariftir. Cisim olmayan, maddi olmayan, mekânda olmayan şey, yoktur. Var olduğu kabul edilen bu sıfatlardaki Rab ile hiç olmayan Rab arasında bir fark yoktur.
İşte onlar böyle diyorlar. Onlara göre Ehl-i sünnet alimleri, yok olan bir Rabbi tarif ediyormuş. Onlara cevaben deriz ki: Eğer biz herhangi bir varlığı anlatsaydık, Selefilerin bu sözü doğru olabilirdi. Cisim olmayan, maddi olmayan, mekânda olmayan şey tarifimizle, yokluğu tarif etmiş olurduk. Ama biz Allah’ın yarattığı mahluku tarif etmiyoruz; Allah’ı tarif ediyoruz.
Eğer bir mekânda olmamak yokluk ise, Selefilere soruyoruz: Mekân yokken Allah vardı. Mahlukatın hiçbiri yokken, “nerede” mefhumu mevcut değilken, Allah vardı. Demek Allah hakkında bir mekânda durmaktan bahsedilemez.
Mekân gibi, zaman ve cihet de mahluktur. Nasıl ki Allah ciheti yaratmadan önce, yukarıda ve aşağıda değildi; elbette ciheti yarattıktan sonra da yukarıda ve aşağıda olmayacaktır.
Yine alemi yaratmadan önce, alemin içinde olmadığı gibi, dışında da değildi. Elbette alemi yarattıktan sonra da içinde veya dışında olmayacaktır.
Yine nasıl ki alemi yaratmadan önce, aleme bitişik veya ayrı değildi. Elbette alemi yarattıktan sonra da aleme bitişik veya ayrı olmayacaktır.
Yine nasıl ki zamanı yaratmadan önce, zamanla kayıtlı değildi. Elbette zamanı yarattıktan sonra da zamanla kayıtlı olmayacaktır.
Allah ezelde bu mefhumlardan münezzeh iken, yani mekânda olmaktan, aşağıda yukarıda olmaktan, içinde dışında olmaktan, bitişik ayrı olmaktan, zamanla kayıtlı olmaktan ve diğer mefhumlardan münezzeh iken, şimdi nasıl olur da bu mefhumlardan münezzeh bir Rabbi kabul etmek, yokluğu kabul etmek olur.
Madem ki mekân yaratılmadan önce Allah vardı, o halde Allah, mekânsız olarak vardı. Ezelde mekâna muhtaç olmayan Allah, şimdi niye mekâna muhtaç olsun da Arş’a otursun?
Ey Selefiler! Ehl-i sünnet alimleri değil, aslında siz Allah’ı, yok olan bir şeye benzetiyorsunuz. Çünkü Allah’a mekân atfetmek, onu bir mekâna muhtaç kıldığı için, onu yok olan bir varlık haline getirir. Zira ezelde mekân yoktu. Mekânın olmadığı ezelde mekâna muhtaç olan, elbette yok olacaktır.
Hem Allah mekâna muhtaç ise, muhtaç olduğu şeyin bulunmaması hâlinde yok olacaktır. Siz, yokluğa mahkum bir mabuda inanıyorsunuz. Size göre, Allah bu alemi ve mekânları yok etse, Allah da yok olacaktır. Zira mekâna muhtaç olan, mekânın yok olmasıyla yok olur. Allah’ı yokluğa nasıl mahkum ettiğinizi gördünüz mü?
Yok eğer şöyle derseniz: a Biz de cevaben deriz ki: Anlaşılamamaktan kastınız; hayal edemediğiniz, tasavvur edemediğiniz bir Rab olduğunu söylüyorsanız, isabet ettiniz. Çünkü Allah, tasavvura ve hayale sığmaz. Ayet der ki:
لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ   Onun benzeri gibi hiçbir şey yoktur.
Benzeri olmayan Allah’ı, hayaliniz ve tasavvurunuz nasıl ihata edecek?
Lakin kabul etmek için, illa ki ihata mı etmek lazım? O halde gayba iman nerde kaldı?
Biz Allah’ı, O’na layık sıfatlarla tavsif ederiz. O sıfatların künhüne ve hakikatine ulaşamadığımızı da itiraf ederiz. Mahluk olan akıl, yaratıcısını hakkıyla nasıl anlayacak? Sınırlı insan, sınırsızlığı nasıl bilecek? Kayıtlı olan beşer, kayıtsızlığı nasıl idrak edecek? Şu küçücük insan, Allah’ın azamet ve kibriyasını; sonsuz ve sınırsızlığını; her şeyden münezzeh oluşunu, ve O’nun sıfat ve şuunatını, nasıl hakkıyla anlayacak? Anlayamaz, sadece iman eder, Allah’ı tenzih eder, takdis eder, tesbih eder…

Hiç yorum yok