Grid

GRID_STYLE

Classic Header

{fbt_classic_header}

Header Ads

//

Canlı Akış

latest

BEKLENEN MUNAZARA l NURKAN TÜRK & ABTULKADİR POLAT ve BÜYÜK KAÇIŞ

Tevessülü kabul etmeyen Müslümanlardan bazıları Hanbelî’den bazıları da tüm mezheblerden faydalandıklarını söylüyorlar. Mezhep imâmlarından ...




Tevessülü kabul etmeyen Müslümanlardan bazıları Hanbelî’den bazıları da tüm mezheblerden faydalandıklarını söylüyorlar. Mezhep imâmlarından Ahmed b. Hanbel, zat ile tevessülü kabul ediyor; mezhebinin görüşü de bu yöndedir. Mensek adlı eserde de yazılıdır. Ayrıca Elbânî’nin Tevessül adlı eserinin 62. (Arapçası’nda 42). sayfasında Ahmet b. Hanbel’in İz b. Abdi’s-Selâm’ın ve Şevkânî’nin tevessülü kabul ettiğini yazıyor İbn Teymiyye, el-Fetâvâ'l-Kübrâ eserinde şöyle diyor: “İmam-ı Ahmed, Mervezi’ye yazdığı ‘Mensek’ adlı eserinde, kendisinin duada Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ile tevessülde bulunduğunu yazmıştır. İmam Mirdavî “el-Hanbelî el-İnsaf fî ma’rifeti’r-râcih mine-l-hilâf” kitabında diyor ki : Ahmed b.Hanbel dedi ki: Yağmur kesilince dua edene, Peygamber’le tevessülde bulunması müstehabdır. Ahmed b. Hanbel bununla, Reasûlullâh’ın vefatından yüzyıllar sonra yaşıyan insanlara Rasûlullâh’ın olmadığı yerden Rasûlullâh’ın zatını vesile ederek dua etmelerini tavsiye ediyor. Burada Peygamber dua etmiyor, duasıyla tevessül değil, zatıyla tevessül var. Selefe tabi olduğunu iddia edenlerden selef’ten olan Ahmed b. Hanbel’e uymalarını bekleriz. İmam Ahmed’in oğlu Abdullah: babasının, Peygamber Efendimiz’in (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) saçıyla tevessülde bulunduğunu; onu öptüğünü ve suyun içine daldırdığı kaptaki suyu şifa niyetiyle içtiğini söylemiştir. İbn Teymiyye, bu hususta doğru bir nakil yaparak: “İmam Ahmed b. Hanbel’in, Rasûlullâh’ın (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) minberine el sürmeye ruhsat verdiğini, İbn Ömer, Saîd b. Müseyyeb ve Yahya b. Saîd (Radıyallâhu Anhum) gibi Medine-i Münevvere’nin en büyük fakîhlerinin bunu yaptıklarını” zikretmiştir. Muhammed b. Muflih, “El-Furu” adlı kitabında der ki: “İmam-ı Ahmed, Mervezi’ye yazdığı ‘Mensek’ adlı eserinde, kendisinin duada Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ile tevessülde bulunduğunu yazmıştır.” Ey Allah’ım ben Sana Sen’in Peygamberinle, Rahmet Peygamberin Muhammed’le (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) yöneliyorum. Ben tüm ihtiyaçlarım için Sana dönüyorum ya Rab! Dikkat ederseniz İmam Ahmed hayatta olmayan Rasûlullâh ile tevessül ediyor. Salih bir kimseyle tevessül hanbeli mezhebi’nin görüşüne göre sahihtir ve müstehaptır. İbn Kudame: el-Muğni’de, Peygamber’i ziyaret adabında şöyle yazıyor: “Kabrin yanına giderek şöyle söylüyorsun: Günahlarımdan tevbe ederek sana geldim ve seni, Allah katında vesile ve Şefâatçi karar kıldım. Ebû Bekr b. Mukrî : ez-Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, XVI, 400-401. Hanbeli olan Ebû Bekr b. Mukrî’nin Rasûlullâh’ın kabrinden istiğasede bulunduğunu söylüyor. Ebû’l-Ferec İbnu’l el-Cevzî ve Kurtubi gibi Hanbeli alimleri salih kişiler ile tevessülü kabul ediyorlar. Muhammed b. Abdi’l-Vahhâb’a, İmâm Ahmed’in “Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ile tevessül etmekte bir beis yoktur.” Sözünü sorduklarında İmâm Ahmed’in “Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ile tevessül etmekte olduğunu inkar etmeden açıklık getirmesi İmâm Ahmed’in “Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ile tevessülü kabul ettiğini gösteriyor. İbn Abdi’l-Vahhâb da buna karşı bir söz söylemiyor. Bu konuda cevap veremeyenler işi yokuşa sürmek için hakka değil nefislerine uyarak yeni bir itiraz yolu seçip İmam Ahmed’in “Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ile tevessülü kabul ettiğine dair isnad, sened istemeye başladılar İmam Ahmed’in Mensek’inde geçen tevessül sözünü nakleden alimlerin eserleri şunlardır. İbn Muflih, e-Furû', (Abdullah b. Abdilmuhsin et-Türki tahkikiyle), 1424/2003, III, 229. el-Mübdi', İbn Muflih, (Âlemu'l-Kütüb, 1423/2003), II, 185. el-Behûtî, Keşşâfu'l-Kınâ', (Dâru'l-Fikr, 1402/1981), II, 68. bn Teymiyye el-Fetâvâ'l-Kübrâ adlı eserinde, Muhammed b. Muflih, “El-Furu” adlı kitabında, İmam Ahmed’in oğlu, Abdullah Elbânî’nin Tevessül adlı eserinin 62. Sayfasında, İmam Mirdavî “el-Hanbelî el-İnsaf fî ma’rifeti’r-râcih mine-l-hilâf” kitabında, İbn Abdi’l-Vahhâb ve diğerleri İmâm Ahmed’in “Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ile tevessülü caiz görüp tatbik ettiklerini söylüyor. Ama hiçbiri ‘görüşünden döndü’ demiyor. İmam Şafii şöyle buyurdu: “Peygamber’in Ailesi (Ehl-i Beyt), benim aracım ve onunla aramdaki vesilemdir. Onların vesilesiyle, yarın amel defterimin sağ elimden verileceğini umuyorum” İmam Şafii’nin tevessülü kabul ettiğine dair esas delilimiz budur. İmam Şafii’nin, Ebu Hanife’nin kabrine gitmesi daha sonraki destekleyici delildir. Yani itibar edilmesi gereken, Ehl-i Beyt ile olan tevessülüdür. İtirazcının esas cevap vermesi gereken konu budur. İmâm Şâfiî şöyle anlatıyor: “Bir ihtiyacım olduğunda iki rekât namaz kılar, Ebû Hanîfe’nin mezarına gidip orada duâ ederdim. Onun bereketiyle ihtiyacım derhal karşılanırdı.” İbn Hacer, el-Hayrâtü’l-Hisân fî Menâkibi’l-İmâm Hanîfeti’n-Nu’mân adlı kitabın 35. Faslında, “İmâm Şâfiî, Bağdat’ta Ebû Hanîfe’nin kabrine gelip onun ile Allah’a (Celle Celâluhû) tevessülde bulunurdu”, diyor. Bu rivayet Sahih-i Buharî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi’nde şöyle yazılı: “Hatib-i Bağdâdî Tarih’inde İmam Şâfiî’ye vâsıl olan bir sened ile Şâfiî hazretlerinin şöyle dediğini rivayet ediyor: “Ben, Ebû Hanîfe’nin kabrini ziyarette yümn-ü bereket buldum ve her gün onun kabrini ziyaret etmek itiyâdındayım. Kendime bir ihtiyaç ârız olunca, hemen menzilimde iki rekât namaz kılıp Ebû Hanîfe’nin kabrine giderim. Onun merkadi yanında hâcetimi Allah Teâlâ’dan dilerim. Aradan çok bir zaman geçmeden hâcetim kazâ olunur.” İmâm Mâlik’in Tevessül Hakkındaki Görüşü: İbn Humeyd’in bildirdiğine göre, Abbâsi halifesi Ebû Câfer hacc zamanı Medine'de Hazreti Peygamber’in (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) mezarını ziyarete vardığında, orada bulunan İmâm Mâlik’e: — “Yâ Ebâ Abdillah! Yönümü Kıble’’ye dönüp te mi duâ edeyim?” dediğinde, İmâm Mâlik: — “Niçin yönünü ondan çevireceksin? Hâlbuki o, senin baban Âdem (Aleyhisselâm)’ın vesilesidir. Bilakis Rasûlullâh’a yönünü dön! Onun şefâatini iste, seni affeder.” dedikten sonra, وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ جَاءُوكَ فَاسْتَغْفَرُوا اللهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللهَ تَوَّابًا رَحِيمًا “Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’dan bağışlanmayı dileseler, Rasûl de onlar için istiğfar etseydi, Allah’ı ziyadesiyle affedici, esirgeyici bulurlardı.” âyetini okudu. Yani İmâm Mâlik, Âdem (Aleyhisselâm)’ın Peygamber Efendimiz ile yaptığı tevessülü kabul edip bir fıkhî meselede delil getirmiştir. Âdem peygamber tövbe ettiği zaman dedi ki: “Ey Rabb'im! Muhammed’in hakkı için senden af diliyorum.” İmâm Mâlik’in bu olayı Subkî, (v. 771/1369) Şifâü’s-Sikâm’ında es-Seyyid Semhûdî, Vefâu’l- Vefâ’sında, el-Kastallânî (v. 923/1330) el-Mevâhibü’l-ledünniyye’sinde, zikretmişlerdir. Ravilerden bazıları hakkında itirazı olanlar olmuştur. Biz bu haberi kabul edip kitaplarına yazan alimlere uyarak kabul ediyoruz.

Hiç yorum yok