Grid

GRID_STYLE

Classic Header

{fbt_classic_header}

Header Ads

//

Canlı Akış

latest

KİM BİR MÜMİNİ KASTEN ÖLDÜRÜRSE ONUN CEZASI CEHENNEMDİR." AYETİNİN İZAHI

  Tekfirciler diyor ki: Nisa suresi 93. ayette şöyle buyrulmuş: وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَ مدًا فَجَزَاؤُه جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا و...

 

Tekfirciler diyor ki: Nisa suresi 93. ayette şöyle buyrulmuş:

وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَ مدًا فَجَزَاؤُه جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا وَغَضِبَ اللَّّ عَلَيْهِ وَلَعَنَه وَأَعَد لَه عَذَابًا عَظِيمًا

“Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ebedî olarak kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap ve lanet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” (Nisa 93)

Bu ayet-i kerimede, kasten bir mümini öldürenin cehennemde ebedî kalacağı bildirilmiş. Cehennemde sadece kâfirler ebedî kalacaktır. Bu durumda, kasten adam öldürenin dinden çıkması ve kâfir olması gerekir. Eğer kâfir olmasaydı ebedî cehennemde kalmazdı. Katilin cehennemde ebedî kalacak olması onun kâfir olduğuna delildir. Eğer adam öldürmek kişiyi kâfir yapıyorsa diğer büyük günahlar da kişiyi kâfir yapmalıdır.

İşte onlar böyle diyorlar. Şimdi mezkûr ayetin izahını yapalım. İzahını yaptığımızda göreceksiniz ki mesele hiç de onların dediği gibi değil.

Evvela ayetin iniş sebebine bakalım: Bu ayet-i kerime Mikyes isimli bir zat hakkında inmiştir. Şöyle ki:

Mikyes ve Hişam iki kardeşti ve Medine'de Müslüman olmuşlardı. Bir gün Mikyes kardeşi Hişam'ı Benî Neccar kabilesi arasında ölü buldu. Hemen gidip durumu Peygamberimiz (a.s.m.)'a bildirdi. Peygamberimiz (a.s.m.) Zübeyr isimli bir sahabeyi Benî Neccar kabilesine gönderip, "Hişam'ın katilini biliyorsanız onu Mikyes'e teslim edin. Eğer bilmiyorsanız ona diyetini ödeyin." diye haber yolladı.

Hazreti Zübeyr ve Mikyes Benî Neccar kabilesine bu haberi ulaştırınca, onlar: "Vallahi katili tanımıyoruz. Ancak kardeşine diyeti ödeyeceğiz." dediler ve diyet olarak Mikyes'e yüz deve verdiler.

Mikyes ve Hazreti Zübeyr Medine'ye dönerken şeytan Mikyes'e şöyle fısıldamaya başladı:

— Sen ne diye kardeşinin diyetini aldın, bu senin hakkında bir utançtır. Yanındaki Zübeyr'i öldür ve intikamını al...

Şeytanın bu vesvesesine uyan Mikyes Hazreti Zübeyr'i öldürür ve dinden çıkarak develerle birlikte Mekke'ye gider. Daha sonra Mikyes Mekke'nin fethi günü öldürülmüş ve kendisine eman verilmemiştir.

İşte "Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ebedî olarak kalacağı cehennemdir." ayeti Mikyes hakkında inmiştir. Onun cehennemde ebedî kalması Hazreti Zübeyr'i öldürdüğü için değil, dinden döndüğü içindir. Bu ayetin hükmü de Mikyes gibi kâfirlere şamildir.

Eğer bu yaptığımız izaha, "Ayetin iniş sebebinin hususiyeti hükmün umumiliğine engel teşkil etmez. Ayet her ne kadar Mikyes hakkında inmiş olsa da hükmü bütün katillere şamildir." denilerek itiraz edilirse, şu izahları yaparız:

1. Bu ayetin hükmü bir mümini öldürmeyi helal kabul edenler hakkında olabilir. Bunların cehennemde ebedî kalacak olması cinayetten dolayı değil, haramı helal kabul etmelerinden dolayıdır. Çünkü haramı helal kabul eden kâfir olur ve cehennemde ebedî kalır.

2. Bu ayetin hükmü bir mümini imanından dolayı öldüren hakkında olabilir. Bir mümini imanından dolayı öldürmek kişiyi kâfir yapar. Böyle bir kişinin cehennemde ebedî kalacak olması cinayetinden dolayı değil, imana kastetmesinden dolayıdır. İmana kasteden ve imanı küçümseyen kâfir olur ve cehennemde ebedî kalır.

3. "Cehennemde ebedî kalıcı olduğu hâlde" şeklinde mana verilen خَالِدًا فِيهَا ifadesi her zaman ebedîlik ifade etmez. "Hulûd" bir yerde uzun sürme kalmaktır. Nitekim Araplar günlere "havâlid" derler. Bu, günlerin sonsuza kadar devam edeceğinden değil, uzun süre kalıcı olmalarındandır.

Eğer ayetteki "hulûd" lafzı "ebed" lafzıyla birlikte kullanılıp خَالِدًا فِيهَا أَبَدًا denilseydi, biz bu ifadeden katilin cehennemde ebedî kalacağını anlardık. Ancak böyle denilmemiş ve أَبَدًا lafzı terk edilmiş. Bu da ispat eder ki mümini kasten öldüren cehennemde ebedî değil, uzun süre kalacaktır. Bu da katilin -dolayısıyla büyük günah işleyenin- kâfir olmadığını ispat eder.

Önceki izahları bir kenara bırakıp sadece bu izahı esas alsak mesele halledilmiş olur.

Bu makamda şöyle bir soru sorulabilir:

— İbni Abbas Hazretleri adam öldürenin cehennemde ebedî kalacağını beyan etmiş. İbni Abbas ki Kur'an'ı en iyi anlayan sahabelerdendir. Onun bu görüşü yanlış mıdır?

Bu soruya cevabımız şudur: İbni Abbas Hazretleri bu sözü, adam öldürmeyi engelleme hususunda mübalağa olsun ve kişiyi öldürmeden menetsin diye söylemiştir. Nitekim Kurtubî tefsirinde beyan edildiğine göre, Ebû Mâliki'l-Eşcaî, Sa'd İbni Ubeyde’nin şöyle dediğini nakletmiştir:

İbni Abbas Hazretlerine bir adam gelerek, "Bir mümini kasten öldürenin tövbesi var mıdır?" diye sordu. İbni Abbas Hazretleri, "Hayır, onun gideceği yer ancak ateştir." diye cevap verdi. Soruyu soran kişi oradan ayrılınca o mecliste hazır bulunanlar, "Ey İbni Abbas, sen bize böyle mi fetva verdin? Evvelce sen bize katilin tövbesinin kabul olacağını söylerdin." dediler.

O zaman İbni Abbas Hazretleri, "Ben bu adamın çok sinirli ve kızgın olduğunu ve onun bir mümini öldüreceğini zannediyorum. Onun için böyle fetva verdim." dedi. Sonra o adamı takip ettiklerinde hakikaten onun bir mümini öldürmek istediğini anladılar.

Gördüğünüz gibi, İbni Abbas Hazretlerinin "Bir mümini öldürenin tövbesi yoktur." sözü günahtan vazgeçirmek içindir, yoksa asıl fetvası bu değildir.

Nitekim Süfyan İbni Uyeyne Hazretleri şöyle der: Bir kişi adam öldürmediyse, ona: "Adam öldürürsen senin tövben yoktur." denilir. Fakat adam öldürür ve sonra pişman olup tövbe etmek isterse, "Senin tövben kabul edilir." denilir.

Bu görüş Ehl-i sünnet itikadındaki bütün âlimlerin görüşüdür. Bununla ilgili birçok ayet ve hadis de vardır. Ayetlerden on iki tanesini daha önceki derslerimizde nakletmiştik.

"İMAN EDİP DE İMANLARINA ZULMÜ BULAŞTIRMAYANLAR VAR YA, İŞTE GÜVEN ONLARINDIR." AYETİNİN İZAHI

Tekfirciler diyor ki: En'am suresi 82. ayette şöyle buyrulmuş:

الَّذِينَ آمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُوا إِيمَانَهُم بِظُلْ م أُولئِكَ لَهُمُ الَْمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ

“İman edip de imanlarına zulmü bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve doğru yolu bulanlar onlardır.” (En'am 82)

Bu ayet-i kerimede, imanlarına zulmü bulaştırmayanların güven içinde olduğu ve onların doğru yolu bulduğu beyan buyrulmuştur. Ayetteki "zulümden" maksat büyük günahlardır. Güven içinde olmak, imana zulmü bulaştırmayanlara yani büyük günah işlemeyenlere has kılındığına göre, imanlarına günahı bulaştıranlar yani büyük günah işleyenler güven içinde ve doğru yolda değildirler. Bu da onların mümin olmamasını iktiza eder.

İşte onlar böyle diyorlar. Şimdi mezkûr ayetin izahını yapalım. İzahını yaptığımızda meselenin hiç de onların dediği gibi olmadığını göreceksiniz.

Ayet-i kerimede "İman edip de imanlarına zulmü bulaştırmayanlar" buyrulmuş. Buradaki "zulüm" büyük günah olmayıp şirktir yani Allah'a ortak koşmaktır. Nitekim Lokman suresinde şöyle buyrulmuştur:

إِنَّ ال شرْكَ لَظُلْ م عَظِي م “Şüphesiz şirk büyük bir zulümdür.” (Lokman 13)

Bakın, bu ayet-i kerimede şirke "zulüm" denmiş ve şirkin büyük bir zulüm olduğu beyan buyrulmuş. İşte tahlilini yaptığımız ayetteki "zulüm" de şirktir ve ayetin manası şöyle olur:

“İman edip de imanlarına zulmü yani şirki bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlar içindir ve onlar hidayet bulanların ta kendileridir.”

Bunun böyle olduğuna delilimiz şudur: İzahını yaptığımız ayet En'am suresinin 82. ayetidir. Bu ayet Hazreti İbrahim (a.s.)’ın kıssasının anlatıldığı bölümde geçmektedir. Bu kıssa şirki reddetmek hususunda nazil olmuştur ve başından sonuna kadar bunu anlatmaktadır. Bu

kıssada itaat ve ibadetler zikredilmemiş, tevhid ve iman zikredilmiştir. Bu sebeple ayetteki "zulmü" şirk manasına hamletmek gerekir.

Eğer bu yaptığımız izaha itiraz edilip, "Yok, biz ayetteki 'zulmü' büyük günaha hamlederiz." denilirse, biz de deriz ki: Hadi büyük günaha hamledin. İyi de bundan günah işleyenin kâfir olacağı neticesi çıkmaz ki. Bu durumda ayet şöyle izah edilir:

Müslümanların günahkârlarını yani imanlarına zulmü bulaştıranları Allahu Teâlâ korkuyla tehdit etmiş ve onlar için emniyetin olmadığını beyan buyurmuştur. Emniyetin olmaması azabın ebedî olmasını gerektirmez. Ahirette nice anlar vardır ki Peygamberler dahi güven içinde olmayacak, "nefsî nefsî" diyerek korkacaktır. Günahkârların korkusu ise çok daha uzun bir süre devam edecektir. İşte ayet-i kerime bu durumu anlatmaktadır.

Ayet-i kerimede azabın ebedî olduğuna dair hiçbir işaret yoktur. Allah dilerse günahkârları korkularından sonra affeder, dilerse günahları kadar azap edip sonra cennete sokar.

Mesele bu kadar basittir!

Hiç yorum yok