Grid

GRID_STYLE

Classic Header

{fbt_classic_header}

Header Ads

//

Canlı Akış

latest

ZEKÂT ve ÖŞÜRLE İLGİLİ KONULAR & SORULU CEVAPLI DİNİ BİLGİLER

ZEKÂT ve ÖŞÜRLE İLGİLİ KONULAR Soru 1: Zekât ne demektir, şer‘î hükmü nedir? Cevap: Zekât sözlükte "bereket, artış ve güzel zikir” deme...



ZEKÂT ve ÖŞÜRLE İLGİLİ KONULAR

SORULU CEVAPLI DİNİ BİLGİLER


Soru 1: Zekât ne demektir, şer‘î hükmü nedir?


Cevap: Zekât sözlükte "bereket, artış ve güzel zikir” demektir. Dinimizde ise bir malın belirli bir miktarını belirli bir zamandan sonra bir kısım hak sahibi müslümanlara Allah rızası için tamamen mülk kılmaktır.


Zekât, bununla mükellef olanlar için farzdır. Hz. Peygamber'in [sallallahu aleyhi vesellem] hicretinin ikinci senesinde oruçtan önce farz kılınmıştır.


Soru 2: Zekâtın farz olmasının şartları nelerdir?


Cevap: Bu hususta şu şartlar vardır:


1. Zekât verecek kişi müslüman, hür, akıl sahibi ve bulûğa ermiş olmalıdır.


2. Zekât verecek kişi, asli ihtiyaçlarından ve borcundan başka nisab miktarı veya daha fazla bir mala mâlik olmalıdır.



3. Zekât verilecek malın, hükmen ve hakikaten artıcı özelliği olmalıdır. Nakitler ve ticaret malları bu türdendir.


4. Zekâtın lazım olması için, malın zekât verecek kişinin tam mülkiyetinde olması ve elinin altında bulunması gerekir. Kadının, kocasınin elinde bulunan mehirden ve rehin verilen kişideki rehin maldan dolayı zekât gerekmez. Çünkü bunlarda mülkiyet varsa da el koyma özelliği yoktur.


5. Bir malın zekâtının verilebilmesi için o malın üzerinden tam bir kamerî sene geçmesi gerekir. Buna "havl-i havelân" denir.


Soru 3: Zekâtın sıhhatinin şartı nedir?


Cevap: Bir zekâtın sahih olması için niyet şarttır. Bir mal fakire verilirken veya verilmek için ayrılırken zekât olduğuna kalben niyet edilmelidir. Eğer zekât vekâleten verilecekse, niyetin vekâlet veren tarafından yapılması gerekir, sadece vekilin niyeti yeterli olmaz.


Ancak bir mal, bir fakire verilse veya borçlunun borcu bağışlansa, sadece bu malın zekâtı, niyete muhtaç olmaksızın mal sahibinin üstünden düşer.


Soru 4: Havâic-i asliyye (asli ihtiyaçlar) nedir?


Cevap: Bundan maksat, mesken ve hane için gerekli eşyalar, kışlık ve yazlık elbiseler, lüzumlu silah, alet edevat, kitap, binek hayvani, hizmetçi, köle veya câriye ile bir senelik nafakaya mahsus erzaktır. Borca karşılık elde bulunan paralar da asli ihtiyaç olarak kabul edilir.


Soru 5: Nisab (miktarı) nedir?


Cevap: Nisab;


Altın cinsinden ise 20 miskal altın,


Gümüş cinsinden ise 200 dirhem gümüş,


Koyun ve keçi cinsinden ise kırk koyun veya keçi,


Sığır ve manda cinsinden ise otuz sığır veya manda, Deve cinsinden ise beş deve üzerinden hesaplanır.



Soru 6: Nisab miktarı ne zaman mevcut olmalıdır?


Cevap: Bu miktar hem senenin başında hem de sonunda mevcut olmalıdır. Sene içinde bu miktardan eksilme olması zekâta engel değildir.


Mesela, sene başında elde bulunan 200 dirhem, sene ortasında 50 dirheme düşmüş olsa, ancak sene sonunda yine 200 veya daha fazla bir miktara ulaşsa, bu eksilme zekâta engel olmaz.


Soru 7: Zekâta tâbi olan bir malın sene başındaki miktarına mı, yoksa sene sonundaki miktarına mı bakılır?


Cevap: Sene sonundaki miktarına bakılır. Mesela, sene başındaki 1000 lira, sene sonunda 1500 liraya ulaşsa, bu 1500 liradan zekât verilmesi gerekir.


Soru 8: Hangi mallar zekâta tâbidir?


Cevap: Emvâl-i zâhire ve emvâl-i bâtine denilen bazı mallar zekâta tâbidir. Nakit paralar, evlerde ve mağazalarda bulunan ticaret malları, emvâl-i bâtinedir. Bu malların sahibi onların zekâtını, dilediği fakirlere verebilir, bunlara resmen müdahale edilmez.


Sâime denilen hayvanlar ile bir kısım arazi mahsulleri ve madenler, yer altındaki hazineler, gümrüklere uğrayan ticaret malları ve nakitler de emvâl-i zâhiredir. Bunların hepsi de belirli nisabda zekâta tâbi olup İslâm devleti tarafından tahsil olunur. 177


Soru 9: Hangi mallar zekâta tâbi değildir?


Cevap: Sekiz çeşit mal zekâta tâbi değildir:


1. Bir kişinin kendi şahsının ve nafakalarıyla mükellef olduğu kimselerin ihtiyaçlarına karşılık asli ihtiyaçlar adını alan mallar.


177 Hz. Osman zamanına kadar insanların ellerindeki ve dışarıdaki varlıklarından devlet olarak zekât alınıyordu, Hz. Osman zamanında varlıklar artınca bunların takibi güçleşti ve Hz. Osman insanların ellerindeki gizli varlıkların zekâtını vermeleri için insanlara vekâlet verdi, ancak takibini insanların vicdanına bıraktı. Açıkta olan mallarından ise zekâtı tahsile devam etti (Seyyid Sâbık, Fıkhü's-Sünne, 1/204).



2. Ticaret için olmayan fazla ev eşyasıyla kitaplar, sanat aletleriyle fazla elbise, fazla yiyecek içecek, altın ve gümüşten olmayan ziynet takımları; yakut, zümrüt, inci, elmas gibi takılar.


3. Bir kimsenin elinden çıkıp büyük ihtimalle bir daha eline geç mesi umulmayan mallar. Bunlara "mâl-1 zımâr" denir. Bilahare elde edilecek olursa bu tarihten itibaren nisab miktarı mevcut olunca zekâta tâbi olur.


4. İnsanlar tarafından istenecek herhangi bir borca karşılık olan mal. Fakat nezir, kefâret veya hac gibi borçlar, insanlar tarafından istenilmeyeceği için, bu şeylerin zekâtının verilmesine engel yoktur.


5. Bir borca kefil olan kişinin malından o borca denk olan miktar.


6. Ticaret için değil de yalnız kira bedellerini almak üzere elde tutulan evler, dükkânlar ve diğer akarlar ile kaplar, sanat aletleri, makineler ve nakil vasıtaları.


7. Ticaret için olmayan atlar, merkepler, katırlar ile av için öğretilmiş köpekler.


8. Yük ve çift hayvanları, kesilip etleri yenilmek için veya damızlık için ahırlarda yahut kırlarda beslenilen hayvanlar ve en az altı ay ahırlarda yem ile beslenen hayvanlar.


Soru 10: Bir mal, zekât verilecek bir hale geldikten sonra helâk olsa zekâtı düşer mi?


Cevap: Eğer kendi kendine helâk olursa zekâtı düşer, ancak zekât için ayrılmış bir mal kaybolsa zekâtı düşmez.


Soru 11: Haram olan bir malın zekâtı gerekir mi?


Cevap: Haram olan, mesela rüşvet, faiz veya gasp sebebiyle veya fâsit bir yolla satın alınan bir mal pis olup bunların sahipleri mevcut ise onlara, değilse fakirlere verilmesi vâciptir. Bunlardan zekât verilmez. Ancak böyle bir mal, helâl olan mallara karışmış ve ayırt edilmesi mümkün olmasa hepsinin zekâtının verilmesi gerekir.



Soru 12: Ölmüş bir kimsenin zekâtı, terekesinden zorla alınabilir mi?


Cevap: Zorla alınamaz. Ancak vasiyet etmişse alınabilir. Bu durumda da terekesinin üçte birinden alınır. Bununla beraber mükellef olan vârisler isterlerse kendilerine ait olan terekenin bütününden de verebilirler.


Soru 13: Ehli hayvanlar kaç kısımdır?


Cevap: Ehli hayvanlar altı kısımdır. Bunlar koyun, keçi, sığır, manda, at ve deveden ibarettir.


Soru 14: Sâime denilen hayvanlar hangileridir?


Cevap: Bunlar, senenin yarısından fazla bir zaman mubah meralarda, kırlarda sadece sütleri alınmak, üremeleri veya semizleşmeleri sağlanmak maksadıyla otlayıp duran ehli hayvanlardır.


Soru 15: Ehli hayvanlardan sâime oldukları takdirde zekât alınır mı?


Cevap: Evet, bu hayvanların cinslerine göre senede bir defa belirli miktar zekât alınır. Ancak atlarda ihtilaf vardır.


Soru 16: Sâime olan koyun ve keçilerin zekâtı nasıldır?


Cevap: Sayıları kırktan aşağı değilse zekât gerekir. Kırk koyundan bir koyun zekât için ayrılır. Kırktan sonra 121 koyuna kadar zekât gerekmez, bunlar affedilmiştir. 121 koyundan 200 koyuna kadar iki koyun zekât verilir. Sonra bu oran değişir. Keçi de böyledir. Bunlar bir cins sayılır.


Soru 17: Sığırlar ile mandaların zekâtı ne şekilde verilir?


Cevap: Bunların nisabı otuzdur. Bundan az ise zekât gerekmez. Otuz sığırdan kırk sığıra kadar zekât olarak iki yaşına girmiş erkek veya dişi bir buzağı verilir. Sonra oran değişir.


Soru 17: Develerin nisabı nasıldır?


Cevap: Bunların nisabı beştir. Eğer beşten az olursa zekât gerekmez. Birer yaşlarını bitirmiş beş deve için bir koyun zekât verilir. Faz-



Soru 18: Bir ticaret malı, sene içinde başka ticaret malıyla değiştirilmiş olsa yine aynı sene sonunda zekâta tâbi olur mu?


Cevap: Evet olur. Bu değiş tokuş ile "havl" yani üzerinden bir yıl geçme süresi kesilmiş olmaz. Çünkü bu mallar ticaret için olduğundan hepsi de maliyet itibariyle aynı sayılır. Nitekim nakit paraların (dövizler dahil) değiştirilmesinde de hüküm böyledir.


Soru 19: Sâime hayvanlar sene içinde değiştirilse zekâtı nasıl verilir?


Cevap: Ticaret için olmayan sâime hayvanlar, sene içinde değiştirilse, yeniden bir sene geçmedikçe zekâta tâbi olmazlar. Eğer nakit paralarla değiştirilmiş ve sahibinin de başka nisab miktarı nakit parası veya ticaret malı varsa, bunlarla beraber o nakit paralar da aynı senede zekâta tâbi olur.


Soru 20: Altın ve gümüşün zekâtı nasıldır?


Cevap: Altın ve gümüş, sikke halinde bulunsun bulunmasın, nafaka veya ev satın almak için niyetlenilsin niyetlenilmesin, nisab miktarına ulaşınca, üzerinden de bir sene geçince zekâta tâbi olur.


Soru 21: Altın ve gümüşün nisabları nasıldır?


Cevap: Altının nisabı 20 miskal, gümüşün nisabı ise 200 dirhemdir. Bu ağırlık ölçülerinde, fakihlerin çoğuna göre şer'î miskal ile şerî dirheme itibar edilir. Bir şerî miskal, 20 kırattır. Her kırat ise beş arpa miktarıdır. Bir şer'î dirhem ise 14 kırattır. Buna göre 10 şer'î dirhem, 7 miskal ağırlığa denk gelmektedir.


Bir de örfî dirhem vardır ki 16 kırattır. Buna göre 20 miskal, 25 örfi dirheme denk gelmektedir. 200 şer'î dirhem de 175 örfî dirheme denk gelmektedir.


Soru 22: Altın veya gümüşten yapılmış ziynet eşyaları zekâta tâbi midir?


Cevap: Evet, tâbidir. Bizzat veya sahibinin zekâta tâbi başka malıyla beraber nisab miktarına ulaşınca zekâta tâbi olurlar. Bunların zekâtları kendi cinslerinden olmayan bir mal ile ödeneceği takdirde ağırlıklarına göre değil, kıymetlerine göre ödenir. Bu konuda âlimler arasında birlik vardır. Fakat kendi cinslerinden ödeneceği takdirde İmâm-ı Azam ile İmam Ebû Yusuf'a göre ağırlıklarına itibar edilir. İmam Züfer'e göre kıymetlerine, İmam Muhammed'e göre ise bunlardan hangisi fakirlere daha faydalı ise ona itibar olunur.


Soru 23: Altın ile gümüşün ve ticaret mallarının nisabı itibariyle aynı cinsten olmaları gerekli midir?


Cevap: Hayır, gerekli değildir. Mesela, bir miktar altın ile gümüşün veya bir miktar gümüş ile ticaret malının toplamı bir nisab miktarina, yani 200 dirhem gümüşün değerine ulaşıyorsa zekâta tâbi olurlar. Her biri kendi cinsinden nisab miktarına ulaşmasa da böyledir.


Soru 24: Başkalarının zimmetindeki borç paralar zekâta tâbi midir? .


Cevap: Bu paralar üç kısma ayrılır


Birincisi: Kuvvetli borçtur. Bu, borç verilen bir paradan veya satılan bir ticaret malından dolayı borçlunun zimmetindeki alacaktır. Borçlu kişi bu borcunu ikrar ediyorsa tahsil edildiğinde, bunun geçmiş senelere ait zekâtının da verilmesi gerekir.


İkincisi: Orta dereceli borçtur. Bu da ticaret için olmayan bir malin bedelinden dolayı, mesela, bir ev kirasından, birinin zimmetinde bulunan alacaktır. Bunun da geçmiş senelere ait zekâtının verilmesi gerekir.


Üçüncüsü: Zayıf borçtur. Bir şeyin bedeli olmaksızın bir kimsenin zimmetindeki borçtur. Vârisin elinde kalmış olan vasiyet parası ve bir kadının kocasının zimmetindeki mehri gibi. Bu tür mallar için geçmiş senelere yönelik zekât vermek gerekmez.


Soru 25: Arazi kaç kısımdır?


Cevap: Araziler öşür, haraç, memlûke ve memleket (emîriyye) arazisi olmak üzere dört kısımdır. Bizim memleketimizdeki araziler bu dört kısımdandır.



Soru 26: Öşür arazisi zekâta tâbi midir?


Cevap: Öşür arazisi, İslâm mücahidleri tarafından fethedilip mücahidlere veya kendi rızalarıyla İslâmiyet'i kabul eden halka mülkiyeti üzerlerine verilmiş olan topraklardır. Bunların mahsullerinden onda veya yirmide bir oranında öşür adıyla zekât alınır.


Soru 27: Öşür arazisinden hangi oranda öşür alınır?


Cevap: Öşür arazisi, eğer yağmur, çay veya ırmak sularıyla sulanıyorsa mahsullerin onda biri oranında, şayet kovalarla, su dolaplarıyla, hayvanlarla ve satın alınan sularla bütün sene veya senenin yarısından fazla bir zaman sulanırsa mahsulatın yirmide biri oranında öşür alınır.


Soru 28: Öşür arazisinin mahsulleri çok az olsa da yine öşür vermek gerekir mi?


Cevap: Evet. İmâm-1 Âzam'a göre buğday, arpa, pirinç, darı, karpuz, hıyar (salatalık), patlıcan, yonca ve şeker kamışı gibi öşür arazisi mahsulleri çok az olsa da öşre tâbidir. Ancak İmâmeyn'e göre (Ebû Yusuf ve İmam Muhammed) 60 sâ', yani 62.400 dirhem miktarından az olan mahsullerden ve insanların ellerinde bir sene kadar kalmayacak sebzelerden öşür alınmaz.


Soru 29: Haraç arazisi nedir?


Cevap: Haraç arazisi, İslâm mücahidleri tarafından barış yoluyla veya savaş yoluyla fethedilip müslüman olmayan ahalisine veya diğer gayri müslimlere mülk olarak verilmiş topraklardır. Bu tür arazilerden, ya mahsullerine göre ya da uygun görülecek bir miktarda haraç adıyla bir vergi alınır. Bu vergi, zekât türünden değildir.


Soru 30: Memlûke arazisi nedir, zekâta tâbi midir?


Cevap: Bu araziler, memleket arazilerinden olup beytülmâle (hazineye) ait iken daha sonra bir bedel karşılığında bazı insanlara kesin olarak satılmış topraklardır. Bu toprakların sahipleri müslüman olunca mahsulleri de öşür arazisi gibi zekâta tâbi olur. Ancak mülk olan evlerin etrafındaki mülk bahçeler, bu evlere bağlı olduğu için bunların mahsullerinden zekât verilmez.



Soru 31: Memleket arazileri nedir?


Cevap: Bu araziler, vaktiyle müslümanlar tarafından fethedilip bir kimsenin mülkiyetine verilmeksizin bütün müslüman ahaliye vakfedilmiş topraklardır. Bu arazilerin mülkiyeti müslümanlar adına İslâm devletine aittir. Bu araziler, halkın faydalanması için tapu ile dağıtılır. Bu dağıtım, mülkiyetini vermek anlamında değildir. Dolayısıyla bunlar zekâta tâbi değildir. Bu topraklarda tasarruf sahipleri kiracı hükmündedir. Sahiplerinin verdikleri vergiler de kira ücreti kabul edilir. Bir arazide ise öşür ile kira ücreti bir araya gelemez.


Soru 32: Madenler kaç kısımdır, zekâta tâbi midirler?


Cevap: Madenler üç kısımdır:


Birinci kısım: Ateş ile yumuşayan, erime kabiliyeti olan madenlerdir. Altın, gümüş ve bakır gibi. Bu madenler öşür, haraç ve memlûke arazilerde bulununca bu madenlerin beşte biri devletindir. Memleket arazisi içinde bulunursa tamamı devletin olur.


Ancak İmâm-1 Âzam'ın bir görüşüne göre devlet, öşür, haraç ve memlûke arazilerinin bu tür mahsullerinden beşte bir (humus) oranında hisse almaz, bunların tamamı mâliklerine ait olur.


İkinci kısım: Ateş ile yumuşamayan, erimeyen madenler. Kireç, alçı taşı, yakut ve elmas gibi. Bunlar tamamen sahiplerine aittir.


Üçüncü kısım: Akıcı halde olan madenler. Su, tuz, zift ve petrol gibi. Bunlardan devlet adına herhangi bir şey alınmaz.


Soru 33: Defineler kaç kısımdır, zekâta tâbi midirler?


Cevap: Defineler, yerlere gömülmüş altın, gümüş vb. şeylerden oluşup üç kısma ayrılır:


Birincisi: İslâmî defineler. Bunlar, üzerlerinde kelime-i tevhid gibi İslâmiyet'in alametinin bulunduğu definelerdir. Bu tür defineler "buluntu eşya" (lukata) hükmündedir. Bu defineleri bulanlar, fakir iseler kendilerine harcarlar, değillerse fakirlere harcarlar veya devlete verirler.



İkincisi: Câhiliye definesi. Bunlar, üzerlerinde put resimleri gibi Câhiliye alametleri bulunan definelerdir. Bunların beşte biri (humus) devletindir.


Üçüncüsü: Şüpheli definelerdir. Bunlar, müslümanlara mı yoksa gayri müslimlere mi ait olduğu anlaşılamayan definelerdir. Bu tür defineler, bir görüşe göre "buluntu eşya", bir diğer görüşe göre de Câhiliye definesi hükmündedir.


Soru 34: Zekâta tâbi mallar kendi cinslerinin dışında, kıymet olarak da verilebilir mi?


Cevap: Evet, verilebilir. Bu konuda, sahibi muhayyerdir, ister kendi cinsinden isterse kıymet olarak verebilir. Mesela, ticaret mallarının, hayvanların veya altın ile gümüşün bizzat kendilerinden zekâtları verilebileceği gibi bunların kıymetlerinden de vermek câizdir.


Soru 35: Nisab miktarı bir malın zekâtı, senesi dolmadan verilebilir mi?


Cevap: Evet, verilebilir. Fakat nisab miktarına ulaşmıyorsa zekâtı önceden verilemez. Çünkü o mal, henüz zekâta tâbi değildir.


Soru 36: Zekât kimlere verilir?


Cevap: Yedi sınıf kimseye zekât verilir:


1. Fakirlere. 2. Miskinlere. 3. Borçlulara. 4. Yolculara. 5. Mükâteblere (kendileriyle antlaşma yapılmış köle ve câriyelere). 6. Allah yolunda chad edenlere. 7. Zekât toplama memurlarına.


Verilen zekâttan dolayı geri dönülemez, yani fakirin elinden alı- namaz.


Soru 37: Zekât verilecek fakir ve miskinler kimlerdir?


Cevap: Fakirden maksat, nisab miktarı ve daha fazla malı olmayan müslüman kimsedir. Miskinden maksat ise hiçbir şeye mâlik olmayan yoksul müslümandır.





Soru 38: Zekât verilecek yolcu ile mükâtebler (kendileriyle özgürlük antlaşması yapılmış köle ve câriyeler) kimlerdir?


Cevap: Yolculardan maksat, malları beldelerinde kalıp ellerinde bir şey bulunmayan garip müslümanlardır. Mükâteblerden maksat ise, birer bedel karşılığında âzat edilmek üzere efendileriyle sözleşme yapılmış olan müslüman köle ve câriyelerdir.


Soru 39: Zekât verilecek mücahidler ile zekât memurları kimlerdir?


Cevap: Mücahidlerden maksat, gönüllü olarak cihada çıkıp ellerinde nafakaları ve silah temin edecek malları bulunmayan gazilerdir. Zekât memurlarından maksat ise devlet başkanı (veliyyü'l-emr) tarafından zâhir olan malların (bk. 260. sorunun cevabı) zekâtını toplamakla görevlendirilmiş kimselerdir. Bunlara âmil (zekât işinde çalışan) ve sâî de (zekât işlerinde koşan kişi) denir.


Soru 40: Zekât kimlere verilemez?


Cevap: Bir kimse kendi zekâtını hanımına, kendisinin usul ve fürûuna veremez. İmâm-1 Âzam'a göre bir kadın da fakir olan kocası- na zekâtını veremez.


Aslî ihtiyaçlarından başka nisab miktarı bir mala sahip olan bir kimseye de zekât verilemez. O malın, artıcı özelliğinin olması veya olmaması bu durumu değiştirmez. Ancak zekât memurları bundan müstesnadır. Zekât memurlarına -nisab miktarı mala sahip olsalar bile- mesailerine karşılık olarak, topladıkları zekâttan bir hisse verilir.


Hâşimoğulları ile onların âzatlılarına zekât verilemez. Çünkü HâŞimoğulları'nın değeri ve şerefi zekât almaktan çok daha yüksektir.


Bir kimse zekâtını, zengin bir adamın küçük çocuğuna da veremez. Ancak o zengin adamın, bulûğa ermiş olan fakir evladına, fakir babasına veya fakir hanımına verebilir.


Zekât, gayri müslimlere verilemez. Zira zekât, fakir olan müslümanların hakkıdır. Bu yardımlaşma usulü yalnızca müslümanlar arasında geçerlidir. Ancak İmam Züfer'e göre zekât, zimmîlere de (İslâm devletinin egemenliğini kabul eden kimselere) verilebilir




Yazar: Ömer Nasuhi Bilmen Hoca

Sorulu Cevaplı Dini Bilgiler 

Semerkand Yayınları




Hiç yorum yok