Kendilerine Selefî diyen kişiler tespih kullanmanın caiz olmadığını söylemekte hatta bir kısmı camilerden tespih toplamaktadır....
camilerden tespih toplamaktadır. Sözüm ona, camiden tespih toplamakla dine hizmet ediyor
ve Müslümanları günahtan kurtarıyor!
Allah'ın izni ve inayetiyle, bu eserde tespih kullanmanın caiz olduğunu kati delillerle ispat
edeceğiz. İlk cevabını vereceğimiz sözleri şu: Selefîler diyor ki:
— Tespih kullanmak bidattır. Her bidat da günahtır.
Selefîler, bidat kelimesinin manasını bilmiyor. Biz ilk önce bidat kelimesinin manası hakkında
konuşalım:
Bidatın kelime manası "sonradan çıkan şey" demektir. Sonradan çıkan her şeye bidat denir.
Bidat ikiye ayrılır:
1. Bidat-ı hasene yani güzel bidat. Bidat-ı hasene şudur: Dinde aslı olan, Peygamberimiz
(a.s.m.) zamanında benzeri mevcut olan ve dinî kaynaklarda delili bulunan bir şeyi icat
etmektir. Birazdan bunu örneklerle izah edeceğiz.
2. Bidat-ı seyyie yani çirkin bidat. Bidat-ı seyyie şudur: Dinde aslı olmayan, Peygamberimiz
(a.s.m.) zamanında benzeri bulunmayan ve dinî kaynaklarda delili olmayan bir şeyi icat
etmektir. Birazdan bunu da örneklerle izah edeceğiz.
Bidatı toptan reddetmek mümkün değildir. Zira zamanın değişmesiyle bazı şeyler değişebilir.
Şimdi örnekler üzerinde bu meseleyi tahlil edelim:
Birinci örneğimiz: Kur'an'ın mushaf hâline getirilmesi bidattır. Zira Peygamberimiz (a.s.m.)
zamanında mushaf yoktu. Kur'an ceylan derilerine ve kemiklere yazılıyor ve hafızlar
tarafından ezberleniyordu. Kur'an'ın mushaf şekline getirilmesi Hazreti Ebû Bekir zamanında
oldu. Eğer biz bidatın tamamına karşı olursak, Kur'an'ın mushaf hâline getirilmesine de karşı
olmalıyız. Çünkü bu da bidattır. Lakin bu bidat, bidat-ı hasene kısmına dâhildir ve güzel bir
bidattır.
Şimdi, "Biz bütün bidatlara karşıyız." diyen Selefîlere soruyoruz:
— Siz Kur'an'ı mushaftan okumuyor musunuz? Okuyorsunuz. İyi de bu bidattır.
Peygamberimiz zamanında mushaf yoktu. O hâlde Kur'an'ı niçin mushaftan okuyorsunuz?
Kur'an'ı ceylan derilerine ya da kemiklere yazsanız ya, Peygamberimiz zamanında böyleydi.
Niye yazmıyorsunuz? Demek bazı bidatlar zamanın ilcaatıdır. Bunlara bidat denmesi bidat-ı
hasene olması cihetiyledir.
İkinci örneğimiz: Kur'an'ın harekeli şekilde yazılması bidattır. Peygamberimiz (a.s.m.)
zamanında Kur'an yazılarında hareke yoktu. Kur'an'ın harekelenmesi Hazreti Ali zamanında
yapıldı. Arap olmayanların İslam'a girmesi ve Arapça bilmedikleri için Kur'an'ı okuyamaması
veya okurken manayı bozmaları sebebiyle, Hazreti Ali'nin emriyle Kur'an harekelenmiştir.
Şimdi soruyoruz: Kur'an'ı harekelemek bidat mıdır?
Evet, bidattır çünkü sonradan çıkmıştır; Peygamberimiz zamanında hareke yoktu. Eğer biz
bidatın tamamına karşı olursak, Kur'an'ın harekelenmesine de karşı olmalıyız. Çünkü bu da
bidattır. Lakin bu bidat, bidat-ı hasene kısmına dâhildir ve güzel bir bidattır.
"Biz bütün bidatlara karşıyız." diyen Selefîlere yine soruyoruz:
— Sizin okuduğunuz mushaflarda hareke var mı? Herhâlde vardır. İyi de harekeli sayfaları
niçin okuyorsunuz? Bu bidattır, Peygamberimiz zamanında yoktu. Harekesiz olarak okusanız
ya. Bunu da yapamazsınız, çünkü Arapçanız buna yetmez! Demek bazı bidatlar zamanın
ilcaatıdır. Bunlara bidat denmesi bidat-ı hasene olması cihetiyledir.
Üçüncü örneğimiz: Hadislerin kitap hâline getirilmesi bidattır. Bu bidat Ömer İbni Abdulaziz
zamanında başlamıştır. Peygamberimiz (a.s.m.) zamanında devlet eliyle hadisler
kitaplaştırılmamıştır. Evet, bazı sahabeler hadisleri şahsi olarak yazıyordu ama bunlar
kitaplaştırılmamıştı. Hatta birçok sahabe hadislerin yazılmasına karşı çıkıyordu.
Şimdi Selefîlere diyoruz ki:
— Ey Selefîler, buna da karşı olsanız ya! Hepinizin evinde hadis kitapları var. Bu bidatı evinize
niçin sokuyorsunuz? Gördünüz mü, eğer bidat-ı haseneyi inkâr ederseniz, hadis kitaplarını
bile yok etmek zorunda kalırsınız? Hadisleri kitap hâlinde basmak bidattır ancak bu bidat,
bidat-ı seyyie yani kötü bidat değildir. Buna bidat-ı hasene yani güzel bidat denir.
Dördünü örneğimiz: Teravih namazının cemaatle kılınması bidattır. Bu bidat Hazreti Ömer
zamanında uygulanmaya başlanmış ve Hazreti Ömer bunun hakkında, "Bu ne güzel bidattır!"
demiştir.
Şimdi Selefîlere yine soruyoruz:
— Siz teravih namazını cemaatle kılmıyor musunuz? Elbette kılıyorsunuz. Peki, bu namazı
cemaatle kıldığınız hâlde nasıl oluyor da "Biz her bidata karşıyız." diyebiliyorsunuz? Bidat-ı
haseneye karşı olmak ne mümkündür ne de aklın kârıdır.
Beşinci örneğimiz: Minare yapmak bidattır. Çünkü Peygamberimiz (a.s.m.) zamanında
minare yoktu. Sadece ezanın yüksek bir yere çıkılarak okunması vardı. Yani işin aslı vardı ama
kendisi yoktu. Minare Peygamberimizden sonra icat edilmesi yönüyle bidattır ve bidat-ı
hasene kısmına dâhildir.
Şimdi Selefîlere yine soruyoruz:
4
— Siz memlekete hâkim olsanız bütün minareleri yıkacak mısınız? Tek bir minare bile
bırakmayacak mısınız? "Yok, biz minareleri yıkmayız." diyorsanız, o zaman sizin tarifinize
göre, siz bidatçı oldunuz. Bir çıkmazın içinde olduğunuzu hâlâ fark etmiyor musunuz?
Altıncı örneğimiz: Camilerde kullanılan mikrofon bidattır. Peygamberimiz (a.s.m.) zamanında
mikrofon yoktu. Sonradan ortaya çıkmıştır ve sonradan ortaya çıkan her şeye bidat denir.
Eğer birisi, "Ben bidatın her çeşidine karşıyım." derse, camide mikrofon kullanmamalı. Peki,
Kâbe dâhil her yerde kullanılıyor mu? Evet, kullanılıyor. Demek, bidat-ı haseneye karşı çıkmak
mümkün değildir. Efendimiz (a.s.m.) zamanında müezzinler mikrofon vazifesini görürken,
zamanın değişmesiyle müezzinler vazifelerini mikrofona bırakmıştır. Bunda garipsenecek ve
inkâr edilecek hiçbir şey yoktur.
Bidat-ı haseneye dair altı örnek verdik. Herhâlde bidat-ı hasenenin ne olduğu bu örneklerle
anlaşılmıştır. Şimdi, bidat-ı seyyieye için de birkaç örnek verelim. Mesela:
– Ağaçlara çaput bağlamak bidat-ı seyyiedir ve günahtır. Çünkü dinin aslında bunun bir yeri
yoktur.
– Kabirlerde mum yakmak bidat-ı seyyiedir ve günahtır.
– İbadethanelerde saz çalıp oynamak bidat-ı seyyiedir ve günahtır.
Örnekleri siz çoğaltabilirsiniz.
İmam Rabbânî Hazretlerinin: "Bütün bidatlar kötüdür." sözünün manası, "Bidat-ı seyyienin
hepsi kötüdür." manasındadır. "Bidatın güzeli vardır." demek de "Bidat-ı hasene cihetiyle
güzeli vardır." demektir.
Bu izahlardan sonra, şimdi gelelim meselemize:
Selefîler diyor ki: Tespih kullanmak bidattır. Her bidat da günahtır.
Onların bu sözüne karşı cevap olarak deriz ki:
Tespih kullanmanın bidat olması bidat-ı hasene olması cihetiyledir. Bidat-ı seyyie manasında
değildir. Tespihin aslı Peygamberimiz zamanında mevcuttu ve bazı sahabeler hurma çekirdeği
ve taşlarla tespihlerini sayıyordu. Ancak şu anda bizim kullandığımız imameli tespihler yoktu.
Bu tespihler sonradan icat edildiği için lügat manası cihetiyle "bidattır" denilir. Ancak aslının
şeriatta olması cihetiyle bidat-ı hasenedir, bidat-ı seyyie değildir.
"Biz hiçbir bidatı kabul etmiyoruz." diyenlere de cevabımız şudur:
O zaman Kur'an mushaflarını yok edin. Camilerden tespihle birlikte mushafları da toplayın.
Çünkü Kur'an'ın kitap hâline getirilmesi bidattır. Sonra minareleri yıkın. Teravih namazını
kimseye cemaatle kıldırmayın. Hadis kitaplarını yakın. Camilerden mikrofonları kaldırın.
İş bunlarla da bitmiyor. Masada yemek yemek bidattır. Yemek masalarını yok edin. Yakalı
gömlek giymek bidattır. Gömlekleri yok edin. Koltukta oturmak bidattır. Koltukları imha edin.
Başı açık gezmek bidattır. Sokakta herkese bir takke takın.
Daha saymakla bitiremeyeceğimiz kadar bidat var. Lakin bunların hiçbiri haram olan bidat
değildir. Bunlara bidat denmesi lügat manası cihetiyledir. Haram olan bidatlar, bidat-ı seyyie
kısmına giren bidatlardır. Yani dinde aslı olmayan, Peygamberimiz (a.s.m.) zamanında benzeri
bulunmayan ve dinî kaynaklarda delili olmayan bir şeyi icat etmektir.
Meselemiz olan tespih kullanmaya gelince, bunun aslı Peygamberimiz zamanında mevcuttu.
Bu meselenin delillerini üçüncü başlıkta kaynaklarıyla vereceğiz. Bu makamda bidat
kelimesinin manası üzerinde durduk ve neyin bidat olup olmadığını konuştuk.
Hiç yorum yok